Ana içeriğe atla
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

'Suriyeli çocukların çaresi rutine dönebilmek'

Suriyeli çocukların resimlerinde bombalanan evler, oyunlarında infaz sahneleri var. SGDD İstanbul ofisinde çalışan Uzman Klinik Psikolog Cansu Alözkan'a göre her şeyden önce çocukların eğitim sistemine entegre edilmesi, rutinlerine dönebilmesi ve ailelerin psikolojik danışmanlık hizmeti alması gerekiyor.

İçerik Alınlık Resmi

Suriyeli çocukların resimlerinde bombalanan evler, oyunlarında infaz sahneleri var. SGDD İstanbul ofisinde çalışan Uzman Klinik Psikolog Cansu Alözkan'a göre her şeyden önce çocukların eğitim sistemine entegre edilmesi, rutinlerine dönebilmesi ve ailelerin psikolojik danışmanlık hizmeti alması gerekiyor.

Suriye’de son üç yıldır süren iç savaştan kaçan yaklaşık dört milyon Suriyeli’nin üçte biri Türkiye’ye sığındı. Türkiye’ye sığınanların sayısı bir milyondan fazla. Bunların yaklaşık 400 bini de çocuk. Yüz binlerce Suriyeli, metropollerde dilenciliğe, evsizliğe, ağır çalışma koşullarına mahkûm. Bu koşullardan en çok etkilenenler ise çocuklar. Psikolojik sorunlar yaşayan çocukların çoğu eğitim hakkından da mahrum. Çocukların resimlerinde, oyunlarında savaş var. Kimi kâğıtlara bombalanan evleri, ölen yakınlarını çiziyor, kimi infazı oyunmuş gibi canlandırıyor.

psikolog cansu ozkan

Barınma ve gıda yoksa psikoloji lüks 

Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği’nin İstanbul’daki Suriye Ofisi'nde çalışan Uzman Klinik Psikolog Cansu Alözkan’a göre travmatik stres belirtilerinin, depresyon gibi klinik tabloların ya da sosyal problemlerin kronik hale gelmemesi için çocukların rutinlerine dönmesi gerekiyor. Ancak bu hiç de kolay değil. Öncelikle Suriyelilerin temel ihtiyacının barınma ve gıda olduğunu anlatan Alözkan, bu temel ihtiyaçlar olmadığı zaman psikolojik durumlardan konuşmanın daha zor olduğunu söylüyor. Alözkan ile çocukların yaşadıkları hayattan nasıl etkilendiklerini, neler yapılması gerektiğini konuştuk. 

Savaştan kaçarak gelen çocukların hayatlarında neler değişiyor?

Çocukların hayatlarında pek çok şey değişiyor. Büyüdükleri, alıştıkları yerden uzaklaşıyorlar. Hiçbir şey onların kontrolünde olmuyor. Göçten çok sürgün edilmiş gibi geliyorlar. Orada yaşadıkları olayın boyutu büyük olsun, küçük olsun hepsi çok zorlu şeyler. Çocuklar pek çok tepki verebiliyor. Kiminin kayıpları da olabiliyor. O kayıplar ne derece anlatılıyor, açıklanıyor? Onun için çeşitli travma tepkileri, stres tepkileri çocuklarda gözüküyor. Eğitim hayatları ciddi bir sekteye uğruyor.

Ne gibi travma ve stres tepkileri veriyorlar? Yaş gruplarına göre bu tepkiler nasıl değişiyor?

0-12 yaş arasında en genel gördüğümüz şey, gerileme davranışları. Yani kendi yaşının davranışı olmayan davranışlar. Tuvalet eğitimi olan 0-6 yaş arasındaki çocuklarda bile altına kaçırmalar, anneden uzak kalamama, huysuzluk, gece korkuları görülüyor. Eğitim dönemindeki 6-12 yaş çocuklar arasında da benzer gerileme tepkilerinin yanı sıra agresif hareketler, sosyal ilişkilerde bozulmalar var. Eğer okula gidiyorsa okula gitmeyi istemiyorlar. Okul başarısında düşüş görülüyor. 12-18 ergenlik dönemindeki çocuklarda ise bu korku ve kaygıların üstüne zarar verici davranışlara yönelme, aileye tepki görülebiliyor. Biz bunları olağan olmayan durumlara verilen olağan tepkiler diye adlandırıyoruz. Bu tepkilerin kronik hale gelmemesi önemli olan. İşte burada sıkıntı yaşıyoruz.

Bu tepkilerin kronik hale gelmemesi için neler yapılması gerekiyor?

İstediğimiz şey çocuğun eski rutinine geri dönebilmesi. ‘Kötü şeyler yaşadım ama eski rutinime geri döndüm’ algısının oluşması lazım. İstediğimiz ilk şey çocukların okula gidebiliyor olması. Okul demek, çocuğun hem oyun oynadığı hem öğrendiği  hem de yetişkin çevreden uzakta kalabildiği alan. Türkiye’de Suriyeli çocukların okuma oranları çok yüksek değil. Özel Suriye okulları var. Ancak bu okullar ya yol parası ya da kayıt olmak üzere ücretli. Her ailenin çocuğunu göndermesi mümkün değil. Türkiye’deki devlet okulları da misafir öğrenci olarak kabul ediyor çocukları. Ancak bunun için ikameti olması gerekiyor. Pek çoğunun ikameti de yok. Okula gidebilse de dil sorunu olabiliyor. İki üç yıldır hiç okula gitmeyen çocuklar var.  Her şeyden önce bu çocukların okul sistemine entegre edilmesi lazım. Okula gitmeyen bir çocuğun da rutini nedir? Evde anne babasıyla oyun oynamak, yemek yemek, belirli saate yatmak… Ancak hayat o kadar ters düz oluyor ki, çok kalabalık evlerde yaşayabiliyorlar. Uyku saatleri şaşıyor. Anne babanın da kayıpları var, onlar da zorlu bir savaştan çıkıp geldiği için kaliteli anne çocuk veya baba çocuk  ilişkisini çocuklara veremiyorlar. Bizim burada hedeflediğimiz anne baba eğitimi. ‘Evet çok zor olaylar yaşadınız ve çocuklarınız da bu olayları yaşadı. Hayatın güvenirliğine inanmaları için onlarla ilgilenmeniz lazım’ diyoruz ama her zaman mümkün olmuyor.

Çocuklar yaşadıklarından dolayı güven duygusu da zedeleniyor. Yeniden güven kazanmaları nasıl mümkün olabilir?

Burada yetişkinlerin etkisini unutmamak lazım. Çocuklar anne babanın tüm tepkilerini, duygularını emerler. Önce yetişkinlerin güven duygusunu kazanması lazım. Çocuklara artık güvenli bir yerde oldukları, savaşın, kayıplarının olduğunu yaşlarına göre açıklamalı. Bunu yapmak kolay değil. Aile içinde rol değişimleri de çok oluyor. Örneğin baba ölmüş oluyor. Para kazanması gereken insanlar bunlar. Çalışma izni yok ama günlük işlerde çalışabiliyorlar. Çocuklar daha rahat iş bulabildiği için çocuklar çalışıyor. Çocuklar birden çocukluktan yetişkinliğe geçiyor.

Sağlık hakkından ve psikolojik destekten yeteri kadar faydalanabiliyorlar mı?

Suriyeli vatandaşların Türkiye’deki  hastanelerden faydalanması  kolaylaştırıldı. İlk başta sınır bölgelerde başladı. Sonra Türkiye geneline yayıldı. 182’den randevu alıp sisteme girenler, sağlık hizmetinden yararlanabiliyor. Ama orada problem olarak dil çıkıyor karşımıza. Türkçe bilmedikleri için dertlerini anlatamıyorlar. Hastanelerde tercümanlar görevlendirilmeli. Psikolojik destek ise lüks diyebiliriz. Bunu daha çok dernekler ya da okullar aracılığıyla alıyorlar.

Çocuklar için danışmanlık hizmetinin önemi nedir?  

Her gördüğü uçağı hala bomba sanan çocuklardan bahsediyoruz. O uçağın güvenli bir gökyüzünde uçtuğunu anlatmak lazım. Çocuklar yetişkinlerden daha çabuk kavrayabiliyor. Çok etkileniyorlar ama doğru bir iletişim yakalandığında  sıkıntıların ortadan kalktığını görüyoruz. Çocuklar her şeyi oyunlarında gösteriyor. Silahı da ölümü de oyunlarında gösteriyorlar. Oyun üzerinden algılarını değiştirmeye çalışmak bir yandan da anne babaya danışmanlık vermek aslında çocukların çabuk toparlanmasını sağlıyor. Elbette kilit nokta ailelerin bu hizmete erişmesi. 

Özellikle son zamanlarda artan ayrımcılıklar, ‘Suriyelileri istemiyoruz’ eylemleri çocukları nasıl etkiler?

Güvenebilecekleri bir ortama ihtiyaç varken, yaşadıkları yerde, mahallede tepki görmeleri onlar için yaralayıcı, zarar verici olabilir. Bu durumlarda mahallelilere de destek vermek, dinlemek önemli. Misafir öğrenciyse ve okulda ayrımcılık görüyorsa, çocuk okula gitmek istemez. Böyle durumlarda okuldaki öğretmenlere, mahallelerde muhtarlarla da çalışmak sorunları aşmak için önemli. Çünkü gittikçe geriliyor ortam. İş piyasasındaki dengeler değişti. Hastanelerde sıkıntı oluyor… Dengeleri iyi ele almak için durumun iyi açıklanması gerekiyor. Bunu hem devlet hem de yerel yönetimlerin yapması gerekiyor. Nefret söylemlerinde çok dikkatli olmalıyız. Bir nesilden bahsediyoruz. Bir çocuğa gösterdiğiniz nefret ileride büyük başka bir şeye dönüşebilir. Onun çocuk olduğunu unutmamak lazım. Zaten savaş ile büyümüş bir neslin sığındıkları ülkede nefret ile büyümeleri daha olumsuz sonuçlara yol açar.

Rutinlerine dönmek bu kadar zorken ve hayatlarında pek çok belirsizlik varken bu şartlarda yetişen kuşak nasıl olacak?

Çocuklar rutinlerine, eğitimlerine dönmezlerse kaygı durumları artacak, eğitimden uzak, sosyal olarak daha farklı bir kuşak olacak. Kaygı sorunları daha fazla bir nesil olacak. Çok umutsuz konuşmak istemiyorum ama bir an önce belirgin bir düzene geçmeleri lazım. Burada yaşamaya devam edecek miyiz, etmeyecek miyiz, eğitim alabilecek miyiz? O kadar çok soru var ki. Kafalardaki o karmaşanın aile tarafından azaltılması lazım. Ancak o karmaşa ailelerde de var.

Umay Aktaş Salman, Al Jazeera Türkiye

İlgili Dosyalar:

  1. psikolog cansu ozkan [JPG] [102.72K]
Share
İlgili Eğitim