
Raporun sunuş bölümünde Berset şu ifadeleri kullandı:
“Bugün Avrupa, savaş, değişen jeopolitik dengeler, demokratik gerileme, cezasızlık, iklim krizi, dezenformasyon, teknolojik dönüşüm ve artan milliyetçilik gibi birçok tehdidin oluşturduğu güçlü bir fırtına ile karşı karşıya. Bu gelişmeler, Avrupa Konseyi’nin son 75 yılda tüm kıtada sağlanmasına katkıda bulunduğu barışı, istikrarı ve zorluklarla kazanılmış ilerlemeyi tehdit ediyor.”
“Bugünün sorunlarını dünkü yöntemlerle çözemeyiz. Unutmamalıyız ki demokrasimiz ilk savunma hattımızdır. Avrupa’nın ihtiyacı olan şey bir yeniden başlangıçtır” diyerek, Avrupa için yeni bir demokratik anlaşmanın gerekliliğine de dikkat çekti.
Demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü mercek altında
Genel Sekreter’in raporu, Avrupa Konseyi’ne üye 46 devlette demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında son iki yılda yaşanan gelişmeleri değerlendiriyor. Rapor, Avrupa Konseyi’nin politika önceliklerini belirlemek ve reformları teşvik etmek için de önemli bir başvuru kaynağı niteliği taşıyor.
AİHM kararına rağmen “Yabancı Ajan Yasası” eğilimi sürüyor
Berset raporda, “Yabancı etki” yasalarıyla birlikte yabancı fonlara ilişkin düzenlemeler genişlediğini ve bu durumun bazı üye devletlerde sivil toplumu ve potansiyel olarak medya kuruluşlarını olumsuz etkilediğini belirtti.
Raporda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Rusya’nın “Yabancı Ajanlar Yasası”na karşı verdiği karara rağmen, daha fazla devletin benzer şekilde bu tür örgütleri yabancı güçlerin ajanı olarak damgalayan “yabancı etki” yasalarını hayata geçirdiği veya bunu değerlendirdiği not edildi. Son olarak Gürcistan, 2024 yılında “Yabancı Etkinin Şeffaflığı Hakkında Kanun”u kabul etti. Macaristan’da ise geçtiğimiz yıl kabul edilen yeni “ulusal egemenlik” yasasıyla seçim kampanyalarında yabancı fon kullanımını yasaklandı.
Raporda, kara para aklama ve terörizmin finansmanına ilişkin ulusal yasaların sivil toplum örgütlerini orantısız şekilde kısıtladığı da hatırlatılırken, aktivistlere karşı açılan SLAPP (Kamusal Katılıma Karşı Stratejik Davalar) davalarının sayısının arttığı belirtildi.
Sivil topluma yönelik idari engeller sürüyor
Raporda, mültecilere ve göçmenlere yardım eden sivil toplum örgütlerinin karşılaştığı engellere ilişkin endişelerin de devam ettiği söylendi. Bu örgütlerin karşılaştığı engeller arasında kayıt prosedürlerindeki zorluklar, kamuoyunda damgalama ve bazı ülkelerde uygulanan cezai yaptırımlar yer aldı.
"Sivil toplum örgütlerinin kayıt işlemleri ve faaliyet yürütmesi konusunda zorluklar devam ederken, idari engeller ise insan hakları alanında çalışan örgütleri etkilemektedir. Bununla birlikte bazı devletlerde kayıt süreçlerini kolaylaştırmaya yönelik olumlu adımlar da atılmıştır."
Bazı ülkelerde sivil toplum için olumlu adımlar atılıyor
Raporda, olumsuz gelişmelere rağmen bazı ülkelerde sivil toplumu destekleyen olumlu adımların atıldığı da vurgulandı. Ermenistan, Bulgaristan, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Yunanistan, Letonya, Lüksemburg, Polonya ve Romanya’da sivil toplum örgütleri üzerindeki idari yükleri azaltmaya yönelik önlemler alınırken; Ermenistan, Hırvatistan, Kıbrıs, Finlandiya, Letonya, Polonya ve Slovenya gibi ülkeler ise dijital platformlar da dahil olmak üzere, sivil toplumun politika yapım süreçlerine katılımını güçlendirecek uygulamaları hayata geçirdi.
Ayrıca, savaş bölgelerinden kaçan ya da sınır ötesi baskılarla karşı karşıya kalan insan hakları savunucularına destek amacıyla yeniden yerleştirme programlarının oluşturulduğu belirtildi.
Buna ek olarak, bazı ülkelerde “yabancı ajan” yasalarının sivil toplum kuruluşlarının mali özerkliğini kısıtladığı ve finansmana erişimde ciddi sorunlara yol açtığı ifade edilse de, Belçika, Çekya, Finlandiya, Moldova ve İspanya gibi ülkelerde sivil toplumu güçlendirmeye yönelik hibe programları ve destek mekanizmalarının devreye alındığı kaydedildi.
Raporun tamamı okumak için: https://www.coe.int/en/web/