Afet Platformu bu soruya afetlerle birlikte yaşamamız gerek diye yanıt veriyor. Yangınların Türkiye’nin iklim kuşağında doğanın döngüsünün bir parçası olduğunu söylerken, bu doğal döngünün iklim krizinin etkisiyle daha yıkıcı ve kontrol edilemez hale geldiğini belirtiyor.
“Bu bir çaresizlik değil; aksine, hazırlıklı olmayı ve dirençli yaşamayı benimsemek anlamına geliyor. Yangınları önleyemediğimiz noktada, etkisini azaltacak önlemler, hızlı müdahale, soğutma çalışmaları ve toplumun bilinçlendirilmesi hayati önem taşıyor. Yangınlara karşı dirençli toplumlar ancak hazırlıkla ve birlikte hareket ederek mümkün olabilir.”
Peki bu birliktelik nasıl mümkün olacak? Hemen her yangın sırasında yerel yönetimler, bakanlık yetkilileri ya da AFAD’ın yetersizliklerini, sivil toplumun ve gönüllülerin ise olağanüstü çabalarını konuşuyoruz. Sivil toplum yangınlara nasıl hazırlanabilir?
Afet Platformu, kurumlar ve toplulukların yangınlara hazırlıklı olmak için düzenli eğitimler ve tatbikatlar yapması, kendi operasyonel dayanıklılığını güçlendirmesi gerektiğini söylüyor. Ancak platforma göre bunun da öncesinde, “Sivil toplumun yangınlara yönelik en temel sorumluluğu, kendi Acil Durum ve Aksiyon Planını hazırlamakla başlar. Bu plan; ister bir kurum, ister bir inisiyatif topluluk, isterse bireysel düzeyde olsun, herkes için gerekli”.
Afet Platformu, sivil toplumun yalnızca kendi hazırlığını yapmasının yetmeyeceğini, bilgi ve farkındalık çalışmalarıyla bu bilgiyi yaygınlaştırmak ve toplumun genel hazırlık seviyesini artırmanın da kritik önem taşıdığını söylüyor:
“Unutmamak gerekir ki, toplumsal direnç; kurumların, toplulukların ve bireylerin hazırlık düzeyiyle doğrudan orantılıdır.”