
Afetler ve Toplum Dayanıklılığı: Birlikte Güçlenmek
Türkiye tarih boyunca büyük doğal afetlerle sınandı. 1999 Gölcük Depremi, 2020 İzmir Depremi, Batı Karadeniz selleri ve 2021 Manavgat yangınları yaşadığımız felaketlerden sadece birkaçı. Ancak 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremler hem büyüklüğü hem de etkilediği geniş coğrafya nedeniyle ülkemizin en büyük afetlerinden biri oldu.
Bütün bu yaşananlar afet yönetiminin yalnızca yıkım ve kayıplarla değil aynı zamanda dayanışma ve direnişle de şekillendiğini bir kez daha gösterdi. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri sonrası binlerce insan, gönüllü gruplar, sivil toplum örgütleri, belediyeler ve meslek odaları hızla harekete geçti.
Peki, yaşadığımız bu büyük felaketten ders çıkardık mı? Gelecekte daha dirençli bir toplum olmak için ne yapmalıyız?
Afetler yalnızca doğa olayları mı?
Afetler doğanın kaçınılmaz bir sonucu olabilir ancak bunların toplum üzerindeki etkisini belirleyen en önemli faktör insan eliyle alınan ya da alınmayan önlemler. Yanlış kentleşme, imar afları, denetimsiz yapılaşma, çevre tahribatı ve kriz anında yetersiz organizasyon, afeti felakete dönüştüren unsurların başında geliyor.
Hatırlatalım 2021’de Batı Karadeniz’de yaşanan sel felaketinde dere yataklarının daraltılması ve yanlış yapılaşma, su taşkınlarını ve can kayıplarını artırdı. Benzer şekilde 6 Şubat depremlerinde depreme dayanaksız binalar hasarın boyutunu büyüttü. Oysa geçmiş afetlerden ders çıkarmış olsaydık birçok bina yıkılmayabilir ve binlerce insanımızı kaybetmeyebilirdik.
Toplum dayanıklılığı: Krizlerden güçlenerek çıkmak
Toplum dayanıklılığı sadece enkaz kaldırmak veya fiziksel hasarı gidermekle sağlanmaz. Dayanıklılık, bireylerin ve toplumun kriz anlarında hızlı uyum sağlayabilme, toparlanabilme ve gelecekte benzer felaketlere karşı daha hazırlıklı olabilme kapasitesidir (Reivich & Shatte, 2002).*
Drabek (1986)** afet sonrası toplumların şu üç aşamadan geçtiğini belirtir: ilk aşama acil durum tepkisi yani ilk müdahale, arama-kurtarma, yardım çalışmalarıdır. İkinci aşama ise geçici barınma çözümleri, sosyal destek ağlarının devreye girdiği geçici adaptasyondur. Üçüncü ve son aşama ise yapısal dönüşümler, dayanıklı şehirler inşa etme sürecini içeren uzun vadeli iyileşmedir.
Özellikle toplum içindeki sosyal bağların güçlü olması, iyileşme sürecini hızlandıran temel unsurlardan biridir (Folke, 2019).***
Bir toplumun afet sonrası toparlanma sürecini hızlandıran unsurları ise risk farkındalığı yaratmak, afet yönetiminde etkin rol alacak yapıların örgütsel gücünün artırılması ve geçmiş afetlerden ders çıkararak daha iyi kriz yönetimi stratejileri geliştirmek olarak sıralanabilir.
Burada 2015 yılında BM üye devletleri tarafından kabul edilen Sendai Afet Risk Azaltma Çerçevesi’ni hatırlamakta fayda var. Bu çerçeve metin uluslararası, bölgesel ve yerel düzeyde uygulanacak öncelikli eylemleri tanımlamıştır. Türkiye'de ulusal düzeyde geliştirilen stratejiler ve eylem planları da bu çerçeveye uygundur.
Afet risklerinin çok boyutlu ve çok yönlü doğası göz önüne alındığında, kamu idaresi gibi kilit aktörlerin yanı sıra, bir bütün olarak sivil toplum ve sivil toplum örgütlerinin yukarıda belirtilen öncelikli eylem alanlarında afet riskinin azaltılması hedeflerine ulaşmada önemli bir rolü vardır. Sendai Çerçevesi sivil aktörlerin bu rollerini detaylandırıyor.
Sivil alanın ilgilendiren madde ise şöyle:
"Sivil toplum, gönüllüler, organize gönüllü çalışma örgütleri ve toplum temelli kuruluşlar, kamu kurumlarıyla işbirliği içinde, diğerlerinin yanı sıra, normatif çerçevelerin, standartların ve kuralların geliştirilmesi ve uygulanması bağlamında özel bilgi ve pragmatik rehberlik sağlamak üzere katılacaklardır. Afet riskinin azaltılmasına yönelik yerel, ulusal, bölgesel ve küresel plan ve stratejilerin uygulanmasına dahil olacak; afet riski konusunda farkındalık yaratma, afet önleme kültürüne katkıda bulunma ve eğitim alanlarına dahil olarak destek verecek; bu çerçevede dirençli topluluklar için kapsayıcı ve herkesi savunan, toplumsal gruplar arasındaki sinerjiyi güçlendiren bir afet risk yönetimi için savunuculuk çalışmaları yapacaktır."
Sendai Afet Risk Azaltma Çerçevesi özellikle kadınlar, çocuklar, gençler, engelliler, yaşlılar ve göçmenler gibi sosyal grupların toplumsal cinsiyete duyarlı afet riski azaltma politika ve planlarının tasarlanması, finansmanı ve uygulanmasına etkin katılımının kritik önemini vurguluyor. Bu grupların afet risk yönetiminin tüm aşamalarına etkin katılımının en temel şartlarından biri güçlü ve yetkin örgütlenmeleri. Bu nedenle sivil örgütlerin afet risk yönetimi konusundaki kapasitelerinin güçlendirilmesine özel önem veriliyor.
6 Şubat depremleri ve sivil toplumun gücü
6 Şubat 2023 depremleri tıpkı 1999 depremlerinde olduğu gibi sivil toplumun afetlerdeki hayati rolünü bir kez daha gösterdiği gibi Türkiye'nin afet yönetimi sistemini ve toplumsal dayanışma kapasitesini en ağır şekilde sınadı.
Yaşadığımız felaketin ardından yüz binlerce gönüllü, sivil inisiyatif, sivil toplum örgütleri ve meslek örgütleri hızla deprem bölgelerine doğru harekete geçti. 6 Şubat depremleri bize yeniden sivil toplumun afetlerdeki hayati rolünü gösterdi. Peki sivil toplum neler mi yaptı?
İlk olarak arama-kurtarma çalışmalarına destek verdiler.
- Enkaz altında kalanları kurtarmak için meslek odaları, gönüllü mühendisler ve sağlık çalışanları sahaya indi.
- İnşaat mühendisleri, yapı güvenliği analizi yaparak tehlikeli binaları tespit etti.
Deprem sonrası gelen yardımların koordinasyonu da önemli bir başlıktı. Sivil toplum örgütleri lojistik ve yardım koordinasyonu başlığında pek çok sorumluluk aldı.
- Türkiye’nin dört bir yanından gelen yardımlar, sivil inisiyatifler, sivil toplum örgütleri ve dayanışma ağları tarafından organize edildi.
- Depremden etkilenen illerde su, gıda, hijyen malzemesi ve kıyafet yardımları hızla ulaştırıldı.
Depremden etkilenenlerin psikososyal destek mekanizmalarının hayata geçirilmesinde de sivil toplum önemli rol üstlendi.
- Psikologlar ve sosyal hizmet uzmanları, depremzedelere psikolojik destek sağladı.
- Depremden etkilenen çocuklar için oyun ve rehabilitasyon alanları oluşturuldu.
İlk kriz sonrası barınma ve yeniden yapılanma çalışmalarında da sivil toplum elini taşın altına koymaktan çekinmedi.
- Gönüllü gruplar, kalıcı konut projelerinin hızlandırılması için baskı oluşturdu.
- Yerel yönetimler, geçici barınma alanlarının daha iyi koşullarda olması için harekete geçti.
- Kadın çocuk, yaşlı engelli, mülteci, LGBTİ bireyler gibi hassas grupların ihtiyaçlarını yerinde görerek, raporlayarak yardım ve yeniden yapılanma çalışmalarına katkı sağladı.
6 Şubat sonrası yaşadığımız bu süreç sivil toplumun afet yönetiminde ne kadar kritik bir rol oynayabileceğini ve toplumun örgütlü olmasının nasıl bir fark yaratabileceğini bir kez daha gösterdi. Ancak önemli olan, bu dayanışmanın sadece kriz anlarında değil, her zaman sürdürülebilir hale gelmesi.
Geleceğe daha güçlü bakmak
6 Şubat depremlerinden çıkardığımız en büyük derslerden biri, afetlere karşı yalnızca müdahale odaklı değil, önlem odaklı bir yaklaşım geliştirmemiz gerektiği. Peki ne yapmalıyız?
- Afet bilinci ve eğitim: Her birey temel afet bilgisine sahip olmalı, çocuklara erken yaşta afet bilinci kazandırılmalı.
- Güçlü organizasyon ve koordinasyon: Belediyeler, meslek odaları ve yerel dayanışma ağları arasında daha etkin bir iş birliği sağlanmalı.
- Deprem dayanıklı şehirler: Yapı denetimleri sıkılaştırılmalı, deprem yönetmeliklerine uygun olmayan binalar hızla dönüştürülmeli. Bununla birlikte depreme hazırlıklı ve afete dirençli olabilmek için de toplumun farkındalığı artırılmalı. Dirençli şehirler dirençli topluluklarla kurulur.
- Toplumsal dayanışmayı artırmak: Mahalle bazında organize afet planları oluşturulmalı, yerel halka kriz anında nasıl hareket edeceği konusunda bilgi sağlanmalı.
Sivil toplumun afet süreçlerindeki rolü hayati olduğundan örgütlerin kendi afet risk planlarını hazırlamaları da dirençli toplum yaratmaya katkı sağlayacak önemli bir başlık. Örgütlerin İl Risk Azaltma Planı (İRAP) ve Türkiye Afet Müdahale Planı-TAMP süreçlerine de katılımı afet risk yönetimi süreçlerini güçlendirecektir.
Biz, afetlerle mücadelede ve kriz yönetiminde üzerimize düşen sorumluluğun farkında olarak sivil alandaki deneyimimizi sivil toplum örgütlerinin afetlere karşı önleme, hazırlık ve müdahale yeteneklerini geliştirmek üzere organize ettik. Sivil toplumun gücüne güç katmak için Antakya’da bir ofis açtık. Sivil toplumun afetlerdeki rolünü güçlendirmek hedefiyle yereldeki örgütlerle birlikte çalışmaya başladık. Bu birlikteliğimizin sivil toplumun dayanışma kapasitesini güçlendireceğine ve afetlere karşı daha hazırlıklı bir toplum oluşturmaya katkı sunacağına inanıyoruz.
6 Şubat Depremlerinin ikinci yılında afetlere daha güçlü bir toplum için birlikte çalışmaya olan irademizi yineliyor ve sizleri de bizi desteklemeye çağırıyoruz.
Umudumuz ve kararlılığımız: Daha güçlü bir gelecek için!
6 Şubat depreminin ikinci yılına girerken kayıplarımızın acısını hâlâ derinden hissediyoruz. Ancak bir yandan da daha bilinçli, daha organize ve daha hazırlıklı bir toplum olma yolunda ilerliyoruz.
Bugün afetlere karşı daha donanımlıyız. Kriz yönetimi konusunda deneyim kazandık, gönüllülük bilinci daha da güçlendi ve dayanışma ağları daha sağlam hale geldi. Ama biliyoruz ki bu yeterli değil. Gelecekte benzer felaketlere karşı daha hızlı, daha organize ve daha güçlü bir toplum olmak için mücadeleye devam edeceğiz.
Afetler geçici olabilir, ama dayanışmamız, umudumuz ve mücadelemiz kalıcı.
* Reivich, K., & Shatte, A. (2002). The Resilience Factor.
** Drabek, T. (1986). Human System Responses to Disaster
*** Folke, C. (2019). Resilience and Sustainable Development

STGM Youtube Kanalına abone olun!
STGM YouTube Kanalı'nda çeşitli eğitimler, sunumlar ve sivil alana dair güncel tartışmalar yer alıyor. Kanalımızı şimdi inceleyin, abone olun.