Ana içeriğe atla
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

AB fonları STK’lara daha eşit dağıtılacak

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Marc Pierini, İstanbul’da katıldığı toplantıda, AB fonları ve STK’lara yönelik destek konusunda yeni açıklamalar yaptı.

İçerik Alınlık Resmi

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Marc Pierini, İstanbul’da katıldığı toplantıda, AB fonları ve STK’lara yönelik destek konusunda yeni açıklamalar yaptı.

Büyükelçi, STK’larla yaptıkları istişarelere dikkat çekerek;’ Bu istişarelerden; örneğin, yasal çerçevenin geliştirilmesi ve AB fonlarına erişimde eşitliğin sağlanması gibi konularda varolan ihtiyaçlar hakkında; STÖ'lerin proje yönetim kapasitelerinin iyileştirilmesi gerektiği gibi hususlarda birçok şey öğrenildi. AB Delegasyonu şu sıralarda bu konular üzerinde çalışıyor. Bununla birlikte, insan hakları savunuculuğu alanındaki kapasitemizi de arttıracağız’ dedi.

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Marc Pierini,’nini konuşmasının ana hatları şöyle:
 
      Sivil toplum örgütlerinin, AB İşleri ve ABGS'den sorumlu Devlet Bakanı ile gerçekleştirdikleri bu toplantıyı memnuniyetle karşılıyorum. Bununla birlikte, AB diplomatik misyonlarının da Türkiye'deki sivil toplumun dinamizmini gösteren böylesi önemli ve geniş katılımlı bir toplantıya davet edildiklerini görmekten ötürü de ayrı bir memnuniyet duyuyorum.

      Türkiye'deki sivil toplum örgütlerinin rolüne ve AB'nin, bu örgütlerle nasıl çalıştığına dair birkaç söz söylemek isterim.

      AB perspektifinden bakıldığında, sivil toplum katılımı gerçek bir demokrasi için vazgeçilmezdir. Sivil toplum katılımı demek, kendi yaşamlarını etkileyecek politika ve kararların tespit ve uygulanmasında "vatandaşların sürece katılımı" demektir.
   
      Olgun demokrasilerde sivil toplum, "demokratik resmin diğer tarafını temsil eder": yani, bir tarafta seçim sandığı demokrasisi bulunurken diğer tarafta da sivil toplumun sürekli ve aralıksız süren çalışmaları yer alır. Dolayısıyla AB'nin sivil topluma ve Türkiye'deki sivil toplumun gelişimine atfettiği bu büyük önem, katılım müzakereleri ve siyasi reformlar bağlamındadır.

      Türkiye'de, özelikle bugün gelinen aşamada, Anayasal reform süreciyle ilgili olarak sivil toplumun rolü çok önemli. 15 Mart 2010 tarihinden bu yana AB, bu hususu sürekli olarak dile getirdi ve 12 Eylül'de düzenlen referandumun ardında da tutumunu değiştirmedi. Birlik, anayasa reform paketinin sivil toplumla ve siyasi yelpazenin tümüyle istişare içinde hazırlandığını görmeyi tercih ederdi.

      AB, böylesi bir kapsayıcı süreç çağrısını ikincil mevzuat için de; daha da önemlisi, desentralizasyon/yönetimin yerelleştirilmesi ve demokratik açılımın özünü zenginleştirecek somut tedbirler de dâhil temel konuları ele alacak kapsamlı bir anayasa reformu için de yapmaktadır. Başarıya ulaşılabilmesi için tüm paydaşlar arasında uzlaşının sağlanması hayati önem taşımaktadır.

      AB'den bakıldığında bu konuyla özellikle alakalı bir diğer husus da Türk toplumunun sahip olduğu çeşitliliğin ve bireylerin sahip olduğu farklı özlemlerin temsil edilmesinde sivil toplumun oynadığı önemli roldür. Fikir ve endişeleri ifade edebilme özgürlüğü, bu fikir ve endişeleri Devletle (Hükümet, Parlamento, Yargı) paylaşabilme, bireyleri bilgilendirmek amacıyla farklı konuları tartışmaya açabilme serbestîsi bir demokrasinin olgunluğunu gösteren temel bileşenlerdir.

      Tabii ki sivil toplum, toplumda birlikte yaşayabilme ve uyumu sağlanmanın yükünü, tek başına taşıyamaz. Nihayetinde birlikte yaşama sorumluluğu, modern bir Anayasa ve tarafsız bir yargı yoluyla tüm inançları, yaşam tarzlarını ve fikirleri garanti altına alması gereken Devletin omuzlarındadır. Anayasa reformunun bir sonraki aşamasında üzerinde durulması gereken bu temel konuda, sivil toplumun oynayacağı rolün de oldukça büyük olduğuna inanıyoruz.

      Vatandaşların ve dolayısıyla da sivil toplum örgütlerinin doğrudan katılımı, dünyanın her köşesinde değişim, birlikte yaşama, modernizasyon ve barış için itici bir güçtür.
  
      Katılım müzakerelerine dair müzakere çerçevesinin doğası gereği AB Türkiye'de, müzakerelerle ilgisi olan alanlarda tüm sivil toplum örgütleriyle doğrudan ve bağımsız bir diyalog sürdürmektedir. AB Delegasyonu yetkilileri olsun, AB büyükelçileri olsun gittiğimiz her yerde STÖ'lerle özellikle bir araya gelerek onlarla diyalog oluşturuyor; projelerine yönelik fon desteği sağlıyor; bunun yanında ABGS ve Meclisle de birlikte çalışıyoruz.

      AB Türkiye Delegasyonu kısa bir süre önce, STÖ'lere yönelik desteğimizin ilkelerini netleştirebilmek ve AB fonlarına erişimde daha fazla şeffaflık sağlamak amacıyla, bu örgütlerle kapsamlı bir istişare süreci başlattı. Yüz yüze ve web tabanlı olarak bu yılın Nisan ve Eylül ayları arasında yürütülen bu istişareler, 2011-2015 dönemine yönelik olarak, Delegasyonumuzun web sayfasından da ulaşabileceğiniz AB'nin Türkiye'deki Sivil Toplumun Gelişimi için Verdiği Desteğe İlişkin Yeni Yol Gösterici İlkeleri'ni hazırlamamıza yardımcı oldu.

      Bu istişarelerden; örneğin, yasal çerçevenin geliştirilmesi ve AB fonlarına erişimde eşitliğin sağlanması gibi konularda varolan ihtiyaçlar hakkında; STÖ'lerin proje yönetim kapasitelerinin iyileştirilmesi gerektiği gibi hususlarda birçok şey öğrenildi. AB Delegasyonu şu sıralarda bu konular üzerinde çalışıyor. Bununla birlikte, insan hakları savunuculuğu alanındaki kapasitemizi de arttıracağız.

      Çalışma gruplarımızdan bir tanesi bu konuyu ele alacağından, yapacağınız tartışmaları ve sizlerden gelecek tavsiye ve görüşleri duymayı sabırsızlıkla beklediğimizi de ifade etmek isterim.

      Avrupa Birliği ile Türkiye'deki sivil toplumun birlikte yaptığı çalışmaların örneklerini birçok alanda bulabilmek mümkün: çevre; sosyal işler; eğitim ve kültür; kadın ve çocuk hakları da dâhil insan hakları ve temel haklar; dini özgürlükler veya ifade özgürlüğü; işkenceyle mücadele veya güvenlik alanında insan hakları prosedürleri gibi. Her yıl Türkiye'den 35,000 öğrenci, akademisyen ve sanatçı AB programları kapsamında Avrupa Birliği'ne gidiyor. Bu sayının 10,000'ini Erasmus öğrencileri ve öğretim görevlileri teşkil ediyor. Yürüttüğümüz çalışmalara diğer örnekler arasında Youth, Kültür Köprüleri, Sivil Toplum Diyalogu İstanbul 2010'u da sayabiliriz.

      Bunların yanı sıra, sivil toplum örgütleriyle çalışmalarını desteklemek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi ile de işbirliği yapıyoruz. TBMM'nin kapasitesinin güçlendirilmesi kapsamında yürüttüğümüz projede, STÖ'lerle işbirliğinin arttırılmasını amaçlayan bir bileşen de bulunuyordu; parlamento ile diyalogun ve paylaşımın desteklenmesine yönelik gerçekleştirilecek bir diğer proje de, STÖ katılımını öngörüyor.

      Vize konusunun da gündeme geleceğini düşündüğüm için bu konuyla ilgili olarak üç noktaya işaret etmek istiyorum: AB üyesi ülke konsoloslukları ve büyükelçilikleri Türk vatandaşlarına yönelik olarak her yıl toplam 700,000'in üzerinde vize vermektedir. Bu yıl yürürlüğe giren AB Vize Kanunu, vize verilmesi konusunda bir takım iyileştirmeler getirecek. Bunun yanında Türk Hükümeti ile AB arasında, konuyla ilgili olarak belli koşullar altında iyileştirmelerin sağlanmasına yardımcı olacak bir "vize yol haritası"nın oluşturulmasına yönelik çalışmalar da devam ediyor.

      Sözlerimde son verirken, şunu çok açık olarak ifade etmek isterim: Avrupa Birliği, katılım sürecinde aday bir ülke olarak Türkiye'nin de taahhütlerde bulunduğu temel standart ve hakları güçlendirmeye çalışmaktadır. Yetkili kurumlar ve sivil toplum temsilcileri olan sizlerle birlikte desteklediğimiz dönüşüm ve değişim, Türkiye'deki her vatandaşın menfaatine olan değişimlerdir; ve bizler, her ne kadar zor olursa olsun, bu yolda devam etmeye kararlıyız.

http://ab-ilan.com/ab-komisyonu/ab-fonlari-stk-lara-daha-esit-dagitilacak.html

Share
İlgili Eğitim