Ana içeriğe atla
Image
AİHM
Share

AİHM, Af Örgütü'ne kesilen cezayı haksız buldu: İdari para cezası örgütlenme özgürlüğü hakkına müdahale teşkil ediyor

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi eski Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkanımız Prof. Dr. Levent Korkut’un Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) yaptığı başvuru bugün sonuçlandı. AİHM, Türkiye'nin Af Örgütü'ne kestiği cezanın haksız olduğuna ve verilen idari para cezasının örgütlenme özgürlüğü hakkına müdahale teşkil ettiğine hükmetti. 

Söz konusu davada Korkut ve Af Örgütü başka ülkelerden fon kullanımı öncesi idareyi bilgilendirmedikleri iddiasıyla kesilen idari para cezasıyla ilgili olarak AİHM’e başvurmuştu. Mahkeme, başvuruyu yapanlara toplam 5283 Euro para cezası, 2 bin Euro manevi tazminat cezası ve 5 bin Euro masraflar için para ödenmesine karar verdi.

Örgütün 2006 ve 2007’deki aktiviteleriyle ilgili kesilen yaklaşık 5 bin 283 Euro’luk para cezasına, Korkut, fonun Türkiye Şubesine örgütün merkezinden gönderildiğini belirterek Ocak 2008’de itiraz etmişti. 

Örgütlenme özgürlüğü hakkına müdahale

AİHM’in tazminat kararıyla birlikte, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesindeki "adil ve gerekçeye dayalı yargılanma hakkı” ile 11. maddesindeki “örgütlenme özgürlüğünün" ihlal edildiğine de hükmetti.

“AİHM, Korkut'a verilen idari para cezasının, her iki başvuranın da örgütlenme özgürlüğü hakkına müdahale teşkil ettiği kanaatindedir. Resmi olarak, müdahalenin iç hukukta, yani Dernekler Kanunu'nun 21. ve 32. maddelerinde bir dayanağı vardı. Ancak, ilgili tarihte, uluslararası bir örgütün ulusal şubesini oluşturan bir dernek tarafından, örgütün merkezinden veya örgütün diğer ülkelerde bulunan ulusal şubelerinden gelen fonların alınmasını düzenleyen belirli ve açık hükümler bulunmamaktaydı. Bu yasal boşluk ancak 2020 yılında Dernekler Yönetmeliği'nin 18. maddesine eklenen yeni bir fıkra ile doldurulabilmiştir.  Ayrıca, mevcut dava, uluslararası bir örgütün ulusal şubesine, merkezden veya aynı örgütün diğer ulusal şubelerinden gelen yabancı fonlarla ilgili olarak Dernekler Kanunu'nun 21. maddesinde belirtilen gerekliliğe uymadığı için idari para cezası verilen tek örnektir.”

Korkut, Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye şubesinin 2006-2007 yıllarında yönetim kurulu başkanlığını yürütmüştü.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 9 Mayıs 2023 tarihli ve ECHR 138 (2023) sayılı kararına ilişkin yaptığı İngilizce basın duyurusunun gayriresmî çevirisi şöyle: 

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Korkut ve Uluslararası Af Örgütü Türkiye v. Türkiye (başvuru no. 61177/09) davasında bugün verdiği Daire kararında, oybirliğiyle aşağıdaki kararı vermiştir:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinin (adil yargılanma hakkı/makul gerekçe yokluğu) ihlali ve
11. maddesinin (toplanma ve örgütlenme özgürlüğü) ihlali.

Dava, Uluslararası Af Örgütü'nün Türkiye şubesi başkanının, derneklerin yurtdışından aldıkları fonları kullanmadan önce yetkililere beyan etmelerini gerektiren bir kanun hükmüne uymadığı için ödemeye mahkûm edildiği idari para cezasıyla ilgilidir.

Sözleşme'nin 6. maddesiyle ilgili olarak AİHM, yalnızca yetkililer tarafından hazırlanan inceleme raporundaki bulgulara dayanarak ve başvuranlar tarafından ileri sürülen argümanlara cevap vermeyerek, yerel mahkemelerin, kararları için yeterli gerekçe göstermediğine karar vermiştir.

AİHM, Sözleşme'nin 11. maddesiyle ilgili olarak, cari harcamalarını karşılamak için uluslararası merkezinden aldığı mali katkıları yerel makamlara beyan eden başvurucuların, bu beyanların zaman aşımına uğrayıp uğramayacağını ve idari para cezası ile sonuçlanıp sonuçlanmayacağını söz konusu tarihte öngöremeyeceklerine karar vermiştir.  Dolayısıyla, Sözleşme'nin 11. maddesi uyarınca iç hukukun öngörülebilirliği şartı karşılanmamıştır ve buna bağlı olarak, başvuranların örgütlenme özgürlüğü hakkına yapılan müdahale ilgili tarihte kanunla öngörülmemiştir.

Temel gerçekler

Dava iki başvurucu tarafından açılmıştır: Londra merkezli Uluslararası Af Örgütü'nün Türkiye şubesi olan ve 2002 yılında Türkiye yasalarına göre kurulmuş bir dernek olan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi ve ilgili tarihte başvuran derneğin başkanı olan Türkiye vatandaşı Yakup Levent Korkut.

Ekim 2007'de İstanbul Valisi, başvuran derneğin denetlenmesine karar vermiştir. Denetim raporunda derneğin faaliyetlerinde bazı usulsüzlükler tespit edilmiştir. Başvuran derneğin hususi olarak 2006 ve 2007 yıllarında, Dernekler Kanunun 21. maddesini ihlal ederek, yabancı bir kaynaktan gelen fonları kullanmadan önce Valiliğe beyan etme zorunluluğuna uymakta 16 kez geciktiğini belirtmiştir. Rapor, dernek başkanının tespit edilen her bir ihlalle ilgili olarak Kanunun 32. maddesi uyarınca idari para cezası ödemesine karar verilmesini tavsiye etmiştir.

2004'te yürürlüğe giren Dernekler Kanunu, bir derneğin yabancı bir kaynaktan mali katkı alabilmesini, ilk olarak bu katkıların bankacılık ağı üzerinden aktarılması ve ikinci olarak da bu tür fonların miktarının kullanılmadan önce yetkililere beyan edilmesi şartına bağlamıştır (Madde 21). Ayrıca, bu gerekliliklere uyulmamasının idari yaptırımla sonuçlanabileceğini öngörmüştür (Madde 32). 

Ocak 2008'de İstanbul Valisi, başvuran derneğin başkanı olarak Korkut'un yaklaşık 5,283 Euro (EUR) idari para cezası ödemesine karar vermiştir. Korkut bu karara itiraz etmiş ancak itirazı reddedilmiştir.

Korkut daha sonra yerel mahkemelere başvurarak, idari para cezasının uygulanma şeklinden şikayetçi olmuş ve mevzuatın, başvuran derneğin uluslararası merkezinden belirli cari gider kalemlerini karşılamak için yapılan transferlere uygulanamayacağını savunmuştur. Ödemeler Uluslararası Af Örgütü'nün genel merkezinden (on ödeme, ödemeler biri hariç gerçekleştikten sonra üç aydan daha kısa bir süre içinde beyan edilmiştir. Beyan edilmeyen ödemeye ilişkin süreç ise denetim sırasında tamamlanmamıştır.) Uluslararası Af Örgütü Norveç'ten (dört ödeme, bunlardan sadece biri denetim sırasında beyan edilmeyi bekliyordu, diğer üçü yapıldıktan sonra bir aydan daha kısa bir süre içinde beyan edilmişti) ve yurtdışında ikamet eden bireylerden (iki ödeme yapıldıktan sonra bir aydan daha kısa bir süre içinde beyan edilmişti) gelmişti. Ağır Ceza Mahkemesi önünde Korkut, İstanbul Valiliği Dernekler Müdürlüğü tarafından imzalanan ve bir kuruluşun uluslararası merkezinden kuruluşun Türkiye şubesine aktarılan ve cari harcamaları karşılamak için kullanılan fonların normalde 5253 sayılı Kanun'un 21. maddesi uyarınca beyan zorunluluğuna tabi olmadığını açıklayan bir yazı sunmuştur. Mahkeme yine de Korkut'un taleplerini reddetmiştir. 

Davayla ilgili nihai yerel karar 2009 yılında Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilmiş ve bu mahkeme, Şubat 2008'de para cezasının tamamını ödeyen Korkut'un öne sürdüğü argümanlar hakkında bir karar vermeksizin alt mahkemenin kararını onamıştır. 

Şikayetler, usul ve Mahkeme'nin oluşumu

Başvuranlar, 6 § 1 maddesine (adil yargılanma hakkı) dayanarak, özellikle, mevcut davada verilen yargı kararlarının gerekçelerinin eksikliğinden şikayetçi olmuşlardır.

11. Madde (toplanma ve örgütlenme özgürlüğü) kapsamında, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Başkanı'nın idari para cezası ödemesine karar verilmesini şikâyet etmişlerdir.

Başvuru 12 Kasım 2009 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılmıştır.

Karar, aşağıdaki gibi oluşan yedi yargıçtan oluşan Daire tarafından verilmiştir:

Arnfinn Bårdsen (Norveç),Başkan,
Jovan Ilievski (Kuzey Makedonya),
Egidijus Kūris (Litvanya),
Saadet Yüksel (Türkiye),
Lorraine Schembri Orland (Malta),
Frédéric Krenc (Belçika),
Davor Derenčinović (Hırvatistan),
ve ayrıca  Hasan Bakırcı, Bölüm Yazıişleri Müdürü.

Mahkemenin Kararı 

Madde 6 

Sulh Ceza Mahkemesi ve Ağır Ceza Mahkemesi önünde, başvuranlar itirazlarını birçok ciddi iddialara dayandırmıştır. AİHM, başvuranlar tarafından ileri sürülen argümanların önemsiz veya yargılamanın sonucunu etkileyemeyecek nitelikte olarak değerlendirilemeyeceği kanaatindedir. Ancak AİHM, yerel mahkemelerin kararlarında bu argümanlara ilişkin ayrıntılı bir inceleme bulamamıştır. Sulh Ceza Mahkemesinin 5 Aralık 2008 tarihli kararı yalnızca Valilik tarafından sunulan belgelere dayandırılmıştır. Ağır Ceza Mahkesi ise, başvuranlar tarafından kendisine sunulan temyiz gerekçelerinin hiçbiri hakkında karar vermeksizin, özet bir kararla bu kararı onamıştır. Bununla birlikte, başvuran derneğin, Uluslararası Af Örgütü'nün Türkiye şubesi, her ne kadar beyanların ikisini geç sunmuş olsa da örgütün uluslararası merkezinden ve diğer ülkelerdeki ulusal şubelerinden aldığı fonları beyan ettiğine dair iddiasını destekleyen kanıtlar sunduğu göz ardı edilemez.  

AİHM, mahkemelerin "ana" kuruluşun merkezinden kaynaklanan bu tür fonların Kanunun 21. maddesi kapsamına girip girmediği sorusuna gereken önemi vermelerinin çok önemli olduğunu değerlendirmektedir. Ayrıca, Sulh Ceza Mahkesinin kararını, 20 Kasım 2008 tarihinde başvuran derneğin teftişine ilişkin belgeleri ve davaya ilişkin diğer belgeleri aldıktan hemen sonra, 5 Aralık 2008 tarihinde verdiğini kaydetmiştir. Sulh Ceza Mahkemesi, başvuranları, duruşmada ya da yazılı gözlemler şeklinde argümanlarını ortaya koyma ve destekleyici belgeler sunma fırsatından mahrum bırakarak, 5326 sayılı Kanun'un 28. maddesinde belirtilen usul kurallarına uymamış görünmektedir. 

AİHM, yalnızca yetkililer tarafından hazırlanan inceleme raporundaki bulgulara dayanarak ve başvuranların iddialarına cevap vermeyerek, yerel mahkemelerin kararları için yeterli gerekçe göstermediğine karar vermiştir. Bu nedenle, Sözleşme'nin 6 § 1 maddesi ihlal edilmiştir.

Madde 11 

AİHM, Korkut'a verilen idari para cezasının, her iki başvuranın da örgütlenme özgürlüğü hakkına müdahale teşkil ettiği kanaatindedir. Resmi olarak, müdahalenin iç hukukta, yani Dernekler Kanunu'nun 21. ve 32. maddelerinde bir dayanağı vardı. Ancak, ilgili tarihte, uluslararası bir örgütün ulusal şubesini oluşturan bir dernek tarafından, örgütün merkezinden veya örgütün diğer ülkelerde bulunan ulusal şubelerinden gelen fonların alınmasını düzenleyen belirli ve açık hükümler bulunmamaktaydı. Bu yasal boşluk ancak 2020 yılında Dernekler Yönetmeliği'nin 18. maddesine eklenen yeni bir fıkra ile doldurulabilmiştir.  Ayrıca, mevcut dava, uluslararası bir örgütün ulusal şubesine, merkezden veya aynı örgütün diğer ulusal şubelerinden gelen yabancı fonlarla ilgili olarak Dernekler Kanunu'nun 21. maddesinde belirtilen gerekliliğe uymadığı için idari para cezası verilen tek örnektir. 

AİHM, yasaların çerçevesinin kesin ve katı olmasının ne mümkün ne de arzu edilir olduğunu ve birçoğunun kaçınılmaz olarak az ya da çok genel terimlerle ifade edildiğini kabul etmektedir. Ulusal mahkemelere verilen yargılama rolü, tam olarak, bu tip yorum farklılıklarını ortadan kaldırmak içindir. Ancak Hükümet, mevcut davadakine benzer koşullarda Dernekler Kanunu'nun 21. maddesinin gerekliliklerine uyulmamasının Kabahatler Kanunu'nun 32. maddesi uyarınca bir idari yaptırıma yol açabileceği yönünde yerleşik bir içtihadın varlığını göstermemiştir.

AİHM, Sözleşme'nin 6. maddesi kapsamındaki tespitine atıfta bulunmuş ve yerel mahkemelerin kapsamlı bir adli inceleme yapmış olması halinde yukarıda belirtilen belirsizliklerin çözülebileceğini gözlemlemiştir. 

Ancak, başvuranın bireysel itirazlarını ele alan hakimlerin, özellikle şikâyet konusu tedbirin gerekliliğini değerlendirdiğini ve tehdit altında olan menfaatleri tartmaya çalıştıklarını gösteren herhangi bir kanıt bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkemelerin denetiminin, yürütmeye bırakılan geniş takdir yetkisinin keyfi ve ayrımcı bir şekilde kullanılmasına karşı yeterli ve etkili güvenceler sağlamadığı açıktır.  

AİHM daha önce, Sözleşme'nin 11. maddesi kapsamındaki "yasallık" şartına uymak için, yasanın, bireylerin belirli bir eylemin yol açabileceği sonuçları makul bir dereceye kadar öngörebilmelerini ve davranışlarını buna göre düzenlemelerini sağlayacak yeterli kesinlikte formüle edilmesi gerektiğine karar vermişti. Ancak mevcut davada, cari harcamalarını karşılamak için uluslararası merkezinden aldığı mali katkıları yerel makamlara beyan eden başvurucular, bu beyanların zaman aşımına uğrayıp uğramayacağını ve idari para cezası ile sonuçlanıp sonuçlanmayacağını söz konusu tarihte öngörememişlerdir.

AİHM, 11. madde kapsamındaki öngörülebilirlik şartının mevcut davada yerine getirilmediğine ve buna bağlı olarak, söz konusu müdahalenin ilgili zamanda kanunla öngörülmediğine karar vermiştir. Dolayısıyla, Sözleşme'nin 11. maddesi ihlal edilmiştir.

Adil Tazminat (Madde 41)

AİHM, Türkiye'nin başvuranlara ortaklaşa olarak maddi tazminat olarak 5,283 Euro (EUR), manevi tazminat olarak 2,000 Euro ve masraf ve harcamalar için 5,000 Euro ödemesine karar vermiştir.

Karar sadece Fransızca olarak mevcuttur.

--------------

Bu basın açıklaması Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından hazırlanmış bir belgedir. Mahkeme'yi bağlamamaktadır. Kararlar, hükümler ve Mahkeme hakkında daha fazla bilgi www.echr.coe.int adresinde bulunabilir. Mahkeme'nin basın bültenlerini almak için lütfen buradan abone olun: www.echr.coe.int/RSS/en veya bizi Twitter@ECHR_CEDH adresinden takip edin.

Basın irtibatları [email protected] | tel: +33 3 90 21 42 08
Gazetecilerin sorularını e-posta yoluyla göndermelerini tavsiye ederiz.
İnci Ertekin (tel.: + 33 3 90 21 55 30)
Tracey Turner-Tretz (tel.: + 33 3 88 41 35 30)
Denis Lambert (tel.: + 33 3 90 21 41 09)
Neil Connolly (tel.: + 33 3 90 21 48 05)
Jane Swift (tel.: + 33 3 88 41 29 04)

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlal edildiği iddialarını ele almak üzere 1959 yılında Avrupa Konseyi üyesi devletler tarafından Strazburg'da kurulmuştur.

Share
İlgili Eğitim