Ana içeriğe atla
Image
Manşet Yatay Görseli
Share

Başka bir Okul mümkün!

Saymakla bitmeyen eğitim sistemi sorunlarını saymaktan sıkılan veliler, eğitimciler ve eğitimle derdi olanlar yeni bir eğitim modeli ve farklı bir okul oluşturmak biraraya geldiler, Başka Bir Okul Mümkün Derneği kurdular.

İçerik Alınlık Resmi

Saymakla bitmeyen eğitim sistemi sorunlarını saymaktan sıkılan veliler, eğitimciler ve eğitimle derdi olanlar yeni bir eğitim modeli ve farklı bir okul oluşturmak biraraya geldiler, Başka Bir Okul Mümkün Derneği kurdular.

Türkiye'de eğitim sisteminin sorunlu olduğunu düşünen bir grup 2009'da Başka Bir Okul Mümkün (BBOM) sloganıyla yola çıktı. Başlangıçta çocukları henüz okul yaşına gelmemiş üç kişiydiler. Alternatif bir eğitim modeli hakkında toplantılar yapmaya başladılar.

Kısa sürede 30 kişilik bir çekirdek ekip her fırsatta toplanıp yeni bir model üzerinde görüş alışverişinde bulunur oldu. Tüm kararlarını uzun uzun tartışarak, üzerinde uzlaşarak alıyorlar; dernekte kurdukları demokratik yapıyı ve uzlaşma kültürünü kuracakları okula da uyarlayacaklar.  2010 yılı sonunda dernekleştiler. Bugün yaklaşık 1400 kişinin takip ettiği bir hareket haline geldiler.

Başka Bir Okul Mümkün derneğinden üç temsilciyle Feyza Eyikul, Cengiz Çiftçi ve Burak Ülman ile alternatif eğitim modellerini konuştuk.

- Başka Bir Okul Mümkün derneğinin meselesi sadece bir okul kurmak mı?

Feyza Eyikul: Aslında alternatif bir eğitim modeli ortaya koyuyoruz. Bunun en somut yolu bir ilköğretim okulu kurmak olarak görüyoruz.

- Okul öncesi eğitim olmayacak mı?

Cengiz Çiftçi: Okul öncesi değil ama ana sınıfı var. Beş yaş, daha sonra birinci sınıf.

Burak Ülman: Başka Bir Okul Mümkün girişimi bir ihtiyaçtan oraya çıktı. Okul çağında ya da okul çağına gelmekte olan çocukları olan insanlar kendi kaygıları doğrultusunda yola çıktılar. İlk başta üç kişiydi. Çağrıyı üç kişi yaptı. Daha sonra benzer kaygılar taşıyan insanların katılımıyla 25-30 kişilik bir guruba ulaştı.

- Neydi bu kaygılar?

BÜ: Biri okul sisteminin, Milli Eğitim'in dayattığı müfredatın çocukların yaratıcılığını, özgüvenini, kendi kişisel gelişimini desteklememesi; desteklemediği gibi engelliyor olması. Bir diğeri Türkiye'deki ikili yapıydı; yani özel okullarla devlet okulları arasındaki uçurum olması. Özel okullarda çoğu zaman aileler ve çocuklar müşteri gibi görülüyor. Dolayısıyla eğitim kar amacıyla yürütüldüğü için metalaşıyor ve buralarda bazı şeyler gerçekten gösteriş amacıyla yapılıyor; eğitimi göz boyama haline getiriyor.

- Başka Bir Okul Mümkün hareketine katılanların çocukları eğitim hayatına başlamış mıydı? Bire bir gördüğünüz eksiklikler mi sizi yönlendirdi?

CÇ: Aslında hayır. Çoğumuzun çocuğu henüz kreşteydi.

- Tarif ettiğiniz eğitim sisteminin içine henüz çocuklarınız girmemişti. Aranızda eğitimciler çoğunlukta mı?

CÇ: Başka Bir Okul Mümkün şu an çok genişledi; her kesimden insan var.

BÜ: Çocuklarımız dolayısıyla eğitim sisteminin içinde değildik ama çevremizden çok net bir biçimde görüyorduk durumu. Ama zaten bizler de bu eğitim sistemi içinden geçtik. Son 20-30 yılda nasıl değiştiğini, dönüştüğünü; piyasa mantığına teslim olduğuna şahit olduk. Aramızda eğitimci olarak ya da veli olarak yaşayanlar da var. Ortak bir dil oluşturmamız zor olmadı.

Devlet okullarında ise kamu kaynaklarının yeterince aktarılmaması, kalabalık sınıflar, öğretmenlerin otoriter yapısı, müfredattaki milliyetçi, militarist, toplumsal cinsiyetçi yapı gibi sorunlar var. Bunları görmek için aslında ne çocuk sahibi olmak gerekiyor, ne veli olmak, ne de eğitimci olmak. Bunlardan tespitle farklı bir okul arayışı gerektiğini düşündük ve bu meseleyle derdi olanlar olarak bir inisiyatif başlattık.

- Kaç yılında başladı?

BÜ: Aralık 2009'da üç kişiyle başladık. 2010'da çağrımızı yaptık 30 kişiye ulaştık. Yılın sonunda dernekleştik. 2011 itibariyle geniş bir destekçi tabanına sahibiz. Profesyonel bir koordinatörümüz var. Artık daha hızlı ve ciddi bir biçimde okul kurmak yolunda ilerliyoruz.

CÇ: Aslında amacımızdan saptık. Bireysel ihtiyaçlarımızın ötesinde bu çalışmanın ülke için gerekli olduğu kanısına vardık. Bu süreçte kendimizi de eleştirdik. Çıkış noktamız bireysel ihtiyaçlarımızdı.

- Ama örneğin müfredatı değiştirme gücüne, etkisine ulaşmak çok kolay değil sanki ya da ülkenin eğitim sistemini...

FE : Müfredatı değiştirmek hemen mümkün değil ama zaten 2005'te değiştirilen haliyle varolan müfredat çok geniş bir alan bırakıyor uygulama için. Alternatif eğitimi temel alan bir yapısı var AB uyum yasaları çerçevesinde yapıldı bu müfredat ve öğrenen merkezli aslında. Ama uygulamada birçok sorun var. Hem öğretmenlerin o şekilde yetişmemesi, hem ders materyallerinin durumu, okulların fiziki yapısı birer sorun ve müfredatın yeni yapısına uyum sağlayamıyor.

- Şu an ders kitaplarını Milli Eğitim Bakanlığı hazırlıyor ve dağıtıyor. Bu durumda görece daha esnek olması beklenen 2005 Müfredatı'na aykırı bir durum değil mi bu?

FE: O kitaplarla ilgili Milli Eğitim'in şöyle bir söylemi var: Bunlar birer kılavuz. Ama okulların şu anki durumu kılavuz olarak düşünülen kitapların temel kaynak olarak kullanılmasına neden oluyor.

CÇ: Müfredatta çocuk odaklı içerik az değil ama sorun sistemin kendisinden kaynaklı. Özel ve kamu olmak üzere iki kapalı sistem sözkonusu. Çocuklar adına bir şeyler yapılıyor ama çocuk odaklı değil. Milli Eğitim'de yavaş yavaş demokratik kültürün yerleştirilmesi için çabalar var ama okulun yapısı, aile çocuk ilişkisi, çocuk toplum ilişkisi, çocuğun kendisiyle olan ilişkisi, çocuğu bırakılan mekanın özellikleri ve eğitime verdiğimiz imkanlar, buna el vermiyor.

Eğitim ve öğretimin bütününe baktığımızda bir sıkıntı var. Başka Bir Okul Mümkün'e katılan herkesin bir fikri, bir nedeni var; beni cezbeden tarafı çocuğa yaklaşımıydı, yeni bir bakış açısının olmasıydı: Çocuğun yüksek yararı için bir sistem yaratmak. Çocuğun kendisini var edebileceği, potansiyelini gerçekleştirebileceği, farklılığı yaşatabileceği bir sistem.

Varolan sistemde çocuk bir yarış içerisinde; okul öncesinden başlıyorlar... Bunu nasıl kırabileceğimizi düşünüyoruz. Tüm bu mekan, öğretmenler, aileler, çocuk, içerik ve çocuk katılımı gibi konuları gündeme getiriyoruz, birlikte tartışıyoruz ve birlikte öğreniyoruz, yol bulmaya çalışıyoruz.

- Dünyada başka alternatif eğitim metotları var. Bunlarla etkileşiminiz nasıl?

BÜ: Dünyadaki alternatif eğitim arayışları örneklerine baktığımızda hemen hepsinin birkaç kişinin önderliğinde çıktığını görüyoruz. Bütün demokratik okullar, Montessori okulları, Steiner okulları, ekolojik okullar, üç beş kişinin sürüklediği, fon bulduğu, insanları organize ederek, insanları motive ederek yaptığını görüyoruz. Bizim yöntemimiz belki de tek; biz bütün kararlarımızı tüm katılımcıların kararlarda uzlaşmasıyla alıyoruz.

Bu bizi yavaşlatıyor ama sağlam adımlarla ilerliyoruz. Bazen çok bürokratik yapıyor ama öte yandan bu uzlaşma kültürünün bu grupta yerleşmesi kurulacak okulun temel mekanizmalarından birini tanımlıyor. Bu açıdan çok değerli. 40 -50 kişinin bir araya gelerek, beraber karar alarak. Bütün detaylarda anlaşıp, hareket edip bir okul kurması bildiğim kadarıyla dünyada yok.

Okul kurmak için giriştik bu işe ama şu an o noktayı geçtik; bizim çocuklarımıza yetişir yetişmez, on yıl sürer; İstanbul'da kurulmaz, Siirt'te olur, Bodrum'da olur fark etmez. Bizim istediğimiz farklı bir modelin, eğitim anlayışını kökünden değiştirecek bir etkisinin olması; sadece müfredat boyutuyla değil, çevreye duyarlılığıyla, demokrasi anlayışıyla, öğrenciliğin aslında çocukların farklı bir hali olduğunu kabul edişiyle farklı bir okul hedefimiz. Aslında baştan sona şu an var olan eğitimle ilgili her şeyi değiştirmekten bahsediyoruz. Dolayısıyla zaman içinde baktık ki böyle bir okul kurma girişimimiz daha kapsamlı derin bir çalışma, toplumsal etkileri olan bir çalışmaya gitmeli.

Bunun bir mali boyutu var, İstanbul'da bir okul kurmak 2 -3 milyon dolar. Biz insanlara bir okul açacağız destekleyin diyerek gidemeyiz; ama tüm topluma farklı bir eğitim modeli önerdiğimizde insanlar bizi dinliyor. Çocuklar, öğretmenler, veliler ve tüm eğitim anlayışı için nefes aldıracak bir öneri sunuyoruz. Şu an iki hedefi bir arada yürütüyoruz; bir eğitim modeli oluşturmak ve o modeli yaşatabileceğimiz bir okul kurmak.

- Nasıl tanımlıyorsunuz bu alternatif modeli?

FE: Dört ilkemiz var. İlki demokratik katılım. Çocuklar karar alma süreçlerine katılacak. Mevcut Milli Eğitim yapılanmasında hiyerarşik bir düzen var. Müfredatta demokratik yönetim arzusu açık bir şekilde dile getiriliyor. Ancak inisiyatif okul yönetimlerine bırakılıyor. Bizim modelimizde okulun tüm bileşenlerinin temsili katılımıyla değil doğrudan katılımıyla bir okul meclisi olacak.

Bu bileşenler öğrenciler, öğretmenler, çalışanlar, dernek üyeleri ve veliler ve hatta okul mekânının çevresinde yaşayanlardan oluşacak. Düzenli toplantıları olacak bu meclisin. Üç şube ile başlayacağız. Bu şubelerde her sabah boş bir saatleri olacak ve toplantılar yapılacak. Bu toplantılar çocukların okul meclisine aktif katılımlarını, demokratik teamüllere alışmaları için kullanacağız. Okulun yöneticisi meclis olacak. Tabii ki okul resmi makamlarla ilişkisini yürüten bir idaresi olacak. Ancak uygulamayı meclisten çıkan kararlar doğrultusunda olacak.

BÜ: İkincisi alternatif eğitim. Alternatif eğitim konusunda şöyle bir durum var. Dünyada birçok alternatif eğitim metotları var. Biz bunların herhangi birini bire bir alıp uygulamama konusunda ilkesel bir karar aldık. Çünkü her biri kendi oluşturuldukları toplumsal yapıların ihtiyaçlarına karşılamak için tasarlanmış. Biz kendi ülkemizin koşulları için yeni bir alternatif bir model getirmeyi amaçlıyoruz.

Çocuk merkezli, aktif öğrenmeyi esas alan, çocukların çok yönlülüğünün ve farklılığının kabul edilmesi, kişisel motivasyonlarının öğrenme sürecinin başlangıcı sayılması, çocukların hata yapma haklarının kabul edilmesi, uygun öğrenme stratejilerinin oluşturulması için desteklenmesi ve önemlisi çocukların kendilerinin geliştireceği, dönüştüreceği bir alternatif model bu.

CÇ: Üçüncüsü özgür finansman. Herkesin kapasitesine ve herkesin ihtiyacına göre. İlk yatırım maliyeti yüksek. Böyle bir okulun sadece parası olanların değil, yoksulların, dışlanmışların, başka okullara uyum sağlamayanların da bu okulda olmasını istiyor.  Kar gütmeyen bir şirket mi, vakıf üzerinden bir şirket mi olalım yoksa kooperatif mi olalım bunu tartışıyoruz.

Her üçünde de anlaşılan nokta, sadece parası olanların okuyacağı bir okul kurmak değil amaç. Okul 250 kişi, birçok özel okul bunu çok daha büyük ölçekli yapıyor. Buradan kar ederken çocukların kendilerini geliştirebilecekleri olanakları ortadan kaldırıyorlar. Biz kar amaçlı olmayan ama kendi ayakları üzerinde durabilen, çocukların katılımının sağlandığı bir küçük okul modeli amaçlıyoruz.

Rakamlar çok yüksek değil aslında. 10 yıl öncesiyle karşılaştırıldığında devlet okullarına giden çocuklar için yapılan harcamalar hiç az değil. Az öğrencili yapılar oluşturmak istiyoruz. Kar etmek gibi bir dert yoksa kurulum maliyetleri haricinde, işletme maliyetleri yüksek değil.

BÜ: Şu anki eğitim Fordist modelde ölçek ekonomisi kapsamında gerçekleştiriliyor. Çocukların baleden at binmeye kadar her şeyi yapacakları liberal bir modelden de bahsetmiyoruz. Çocukların içindekinin, kendi kapasitelerinin ortaya çıkması için imkan yaratılacak bir modelden bahsediyoruz.  Bundan 25 sene sonra toplumsal hayatın ve ekonominin nasıl olacağını öngörme şansımız yok. Bizim öğrenmeyi öğrenecek çocuklar yetiştirmemiz lazım. Bunun ölçek ekonomisi ile yapılması mümkün değil.

- Dört ilke demiştiniz. Sonuncusu nedir?

BÜ: Ekoloji. Eğitim çevresel ekolojik krizin de müsebbibi aynı zamanda; nasıl daha çok üretirim, nasıl daha çok tüketirim üzerine bir anlayış. Bu yeni yaklaşımda ekoloji önemli bir yer tutacak. Sürekli üretim, sürekli tüketim döngüsünün ötesine geçmek gereken, doğayla uyumlu bir yaklaşımı sunmak gerekiyor. Bunun dünyada uygulamaları var, Türkiye'de de mümkün.

Ama temel olarak çocuklara diğer varlıklarla bu dünyayı paylaştığımızı, her eylemimizde diğer varlıkların hakkına tecavüz etmeden yaşam pratiği geliştirmemiz konusunda baştan birinci sınıflardan başlayarak uygulamak istiyoruz. Bunu bir müfredat üstünden uygulayabiliriz. Müfredat MEB tarafından belirlendiği için sadece içinde küçük oynamalar yapılabilir. (Havuz problemi) Aynı soruyu yağmur suyuyla sorunsallaştırmak mümkün. Ders dışı aktiviteler de mümkün. ...

Sadece öğrencileri değil, velileri de eğitmeyi amaçlıyoruz. Binayı baştan yapıyorsak, insani ve ekolojik mimari kullanmak mümkün. Atıkları değerlendirmek mümkün. Eldeki kaynakları sonuna kadar kullanmak mümkün... Bu kaygıyı taşımazsa BBOM yine bu medeniyetin yarattığı sorunların içine düşecektir. Bunun sorunlarını da en çok çocuklarımız yaşayacak.

- İlköğretim sonrası ve üniversitede sizin okuldan mezun olan çocuklar yine aynı eğitim sistemine katılacak. Bu bir sorun değil mi?

FE: Bu sık sorulan bir soru. Bu çocuklar lise itibariyle mevcut düzene girecekler, sınavları nasıl kazanacaklar ya da o düzen içinde nasıl varolacaklar gibi. Buna iki aşamalı bir cevap verilir. Dünyadaki örnekleri, sadece Avrupa'dan bahsetmiyoruz, birçok ülkede alternatif eğitimin geçmişi çok eskilere dayanıyor.

Birçok araştırma gösteriyor ki, mevcut düzenle ilişkili konularda yazılı sözlü sınavlarda bile diğerlerinden daha başarılı oluyorlar. Bunun gerekçesi bir kere temel kazanım bilgiye ulaşma yöntemlerini biliyorlar. Onun dışında kendilerini var edebiliyorlar, kendi istek ve idealleri doğrultusunda. Dolayısıyla kendi yönlerini çizebiliyorlar ve özgüven sahibi oluyorlar.

- Dışınızdaki eğitim sistemini nasıl etkileyeceksiniz?

BÜ: Bu modelin okulun hayata geçirdiği en temel ayrıntılardan bir tanesi öğretmenler. Öğretmenlerin de bu sürece adapte olması gerek. En temel hedeflerimizden bir tanesi de eğitim fakültelerinin bu ihtiyaca, bu değişen önerilere ayak uydurmalarını sağlayabilecek yaklaşımları programlarına dahil etmeleri. Bu uzun sürebilecek bir şey. Kısa vadede yapmamız gereken öğretmenlere eğitim vermek, eğitmen eğitimleri. Bu okullarda çalışacak eğitmenlere yönelik bir takım eğitim programları düzenlemeyi düşünüyoruz.

Biz kimiz ki bunu yapacağız? Aramızda eğitimbilimciler var. Bu grubun asli unsurlarından biri de eğitim bilimciler. Çeşitli üniversitelerden, Yıldız Teknik, Marmara, Boğaziçi üniversitelerinden eğitim bilimi fakültelerinden bu konunun uzmanları da bizimle beraber çalışıyor. Hem müfredata dair geliştirilebilecek ilerlemeler anlamında hem de eğitmen eğitimi anlamında çalışmalar yapıyorlar.

Dolayısıyla biz buradan başlamayı düşünüyoruz ama eğer başarılı olursak bunun eğitim fakültelerini de etkileyeceğini düşünüyoruz. Hatta eğitim fakültelerinden alternatif eğitim konusunda çalışmak isteyenlerin bu okulları laboratuar gibi kullanabileceklerini, stajyer gönderildiği bir yeni bir laboratuar olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla başarılı olmamız durumunda eğitim alanında önemli bir etki yaratacağımız ümidindeyiz. Ama tabii bunu süreç gösterecek.

FE: Biz başka bir okul mümkün derneği olarak, öncesinde de girişimi olarak, iki buçuk yıldır çalışmalar yapıyoruz. Aslında bu süreç başlıbaşına birçok değeri de içinde barındıracak önemli bir unsur. Bu bize, derneğimizin adına ya da şahıslara ait bir çalışma değil. Biz Türkiye'nin herhangi bir yerinde bir araya gelmiş, benzer işler yapmak isteyenlere tüm tecrübemizi, bilgi birikimimizi açmaya hazırız.

Bu sonuçta hepimizin birikimi. Bu açıdan da bir örnek teşkil edeceğimizi düşünüyoruz. Çünkü çıkış noktamızı oluşturan eğitim sistemimizdeki sorunlar hepimizin kanayan yarası. Birebir derneğin bütün iletişim kanallarını yürüttüğüm için çok net görebiliyorum, böyle bir ihtiyaç herkesin dilinde, zihninde, geçmişinde, geleceğinde var. Aslında birçok toplumsal sorunun çözümü eğitimde başlıyor. Muhakkak mutabıkız bu konuda. Dolayısıyla geniş bir tabana yayılacağı konusunda da öngörülerimiz var artık. Bu dolayısıyla da bir çarpan etkisi oluşacağını düşünüyorum.

- Bu konuda çalışmalarınızı duyup size ulaşmaya çalışan okul oldu mu?

FE: Okul değil ama birçok şehirden Ankara, İzmir, Antalya'dan çok teklif ve mail aldık. Bunlar bireyseldi. Ama biz de burada örgütlenelim gibi bir takım kıvılcımlar başlamış durumda. Bodrum'da bir toparlanma var. Onlar biraz daha bireyselin ötesine geçtiler.

CÇ: Şunu söylemek lazım. İhtiyaçtan üç kişiyle başladı, daha sonra bu 30 kişiye çıktı. Yani bir davet usulü olmadı. Mesela ben tam da eğitimde reform çalışmalarına sivil toplum konusunda ilgi duyarken bir yandan da çocuğum ne yapacak kaygısı yaşıyordum. Bir tanıtım çalışması yapılmadan şu anda yaklaşık 1300-1400 kişi takip ediyor. Böyle bir talep var.

- Bu 30 kişi toplantılara katılanlar mı?

FE: O 30 kişi 100'e yaklaştı. Üç çalışma grubuna ayrıldık. Şu anda aktif olarak çalışan 100 civarında insan var. Onun dışında doğrudan takip eden 1500 civarında insan var. Eğitim ve müfredat; finans ve mekan; iletişim, organizasyon ve tasarım çalışma grupları. Eğitim ve müfredat çalışma grubu, mevcut eğitim müfredatını baştan tarıyor ve ele alıyor. Bir takım dönüşümler ya da okuldaki uygulamalar gibi tek tek detay detay bir programlama gerçekleştiriyor.

Paralel olarak finans ve mekan, hem bu finans modelini ne şekilde ortaya koyacağımızı alternatif olarak, onay işlerinden arazi arayışlarına kadar aktif olarak çalışıyor. İletişim, organizasyon ve tasarım da hem derginin kendi işleyişi, kurumsal kimlik çalışmaları, bu modelin yaygınlaşmasına ilişkin yapılabilecekler konusunda çalışıyor. Böyle bir üç paralel aşamalı bir çalışma gerçekleştiriyoruz ve toplamda 100'e yakın aktif olarak çalışan insan var ve ben dışında tamamen gönüllülük esasına göre çalışıyoruz.

Bir koordinasyon gerektiği için böyle bir profesyonel işe dönüştürdük bunu. Çünkü genişledikçe aslında işlerin yapılması gerekiyor. Tamamen kapalı devre çalıştık. Sadece üç ay önce bir tanıtım toplantısı yaptık. Ondan sonra bu sayıya ulaştık. Şimdi ilke ve değerlerimize sahip çıkan katılan tüm gönüllülere kapımız açık. Bunun için artık düzenli tanıtım toplantıları gerçekleştiriyoruz ayda bir ofisimizde. Modelimizi anlatıyoruz.

- Duyuruyu internetten mi yapıyorsunuz?

FE: Hayır. Şu aşamada düzenli e-mailler alıyoruz, aranıza katılmak istiyorum, çalışmanızı destekliyorum... Henüz tanıtım aşamasında değiliz, ayda bir bu insanlarla toplanıp onların da sürecin içine girmelerine olanak sağlıyoruz.

- Projeksiyon nedir? Oku ne zaman açarız diyorsunuz?...

FE: Şöyle bir planlamamız var. Maksimum iki yıl içinde okulu açmış olacağız. Bir yıllık bir öğretmen eğitimi planlamamız var.

- Yani 2013

FE: Onu 2013 diye belirtmesek. Maksimum iki yıl desek daha doğru.

CÇ: Acele etmiyoruz. Bir yeni gelenlerin benimsemeleri, ikincisi doğal olarak herkesin farklı özellik ve yetenekleri var. Ben kendi adıma düşünüyorum, önümüzdeki yıl aileler SBS hakkında ne kadar baskı yapacaklar diye. Çünkü öyle gelen aileler de var; bir yandan çocukluğunu yaşasın öte yandan bu yarıştan da kopmasın isteyen aileler. Yavaş yavaş çocuk odaklılık oturdu. Dolayısıyla...

Birlikte karar verme süreci, uzlaşma kültürüyle insanlar bunu yaptıkları için, artık derneğin ilkeleri oturdu, yeni gelenleri de bu ilkeler üzerinden devam ediyor. Dolayısıyla 2013 de olabilir, 2015 de olabilir. Yani hemen açalım yapalım şeklinde değil. Çalışmalar bittikten sonra bunlar paylaşılacak sonuçta. Kim kullanıyorsa kullansın sonra bu modeli. Yani eğitimde çocuk odaklı demokratik yapıların oluşması. Şartlar olgunlaşırsa, yapı tamamlanırsa da iki yıl içinde bir şeyler yapılması düşünülüyor.

FE: Dileğimiz BBOM öğretmenlerinin aramıza girmiş, katılan, çalışan bu girişimin tozunu yutmuş insanlar olması. Dolayısıyla bu yıl kapalı devre çalışma düzenimize rağmen aramıza daha çok eğitimcilerin yeni mezunların henüz mezun olmamışların da katılmasını istiyoruz.

http://bianet.org/bianet/cocuk/133740-baska-bir-okul-mumkun

Share
İlgili Eğitim