Ana içeriğe atla
Image
izleme
Share

Şeffaflık İlkesi STÖ’ler ve Hükümetler Tarafından Nasıl Kulanılıyor? 

Merkezi Hollanda Lahey'de bulunan Avrupa Kâr Amacı Gütmeyen Hukuk Merkezi (ECNL) Kıdemli Program Danışmanı Luben Panov, STK Hesap Verebilirliği Küresel Standardı’na (Global Standard for CSO Accountability) verdiği "Yanlış İkilem: Sivil Alanın Altını Oymak İçin Bir Bahane Olarak Şeffaflık" başlıklı röportajda hükümetlerin sivil toplum örgütlerinin çalışmalarını kısıtlamak için şeffaflık önlemlerini nasıl kullandıklarını anlattı.

Röportajda bazı hükümetlerin şeffaflığı gerçek bir argüman olarak değil, sivil toplum için elverişli ortamı sınırlamak için bir bahane olarak kullandığının gözlemlendiğini aktaran Panov, bu sınırlamanın kaynaklara erişimi de sınırladığını söyledi.

Röportajda Gürcistan'da gündeme gelen Yabancı Etkinin Şeffaflığı Yasa Tasarısı'ndan örnek veren Panov, yabancıların sahip olduğu veya yurt dışından finanse edilen ticari şirketleri kapsamayan tasarının; gelirlerinin %20'sinden fazlası yabancı finansman kaynaklarından gelen sivil toplum örgütlerini ve medya kuruluşlarını hedef aldığının altını çizdi.

Azerbaycan'da STÖ'lerin yabancı fonlardan yararlanmak için izin almaları gerektiğini, Belarus'ta ise yabancı fonlara yalnızca belirli hedefler veya kuruluşlar için izin verildiğini anlatan Panov, Gürcistan'ın bu bağlamda tek olmadığını ve dünyanın farklı yerlerinde gözlemlenen bir eğilimin sadece bir örneği olduğunu söyledi.

Hükümetler FATF standartlarını sivil alanın faaliyetlerini engellemek için kullanabiliyor

Panov, hükümetlerin kara para aklama ve terörizmin finansmanıyla mücadeleye ilişkin Mali Eylem Görev Gücü (FATF) standartlarını da sivil alanın faaliyetlerini engellemek için kullanabildiğini söyledi. Sırbistan’dan örnek veren Panov, Sırbistan’daki hükümet yetkililerinin terörle mücadele ve kara para aklamayla mücadele standartlarına atıfta bulunarak 50 STÖ ve bireyin banka hesapları hakkında bilgi almaya çalıştığını anlattı. 

FATF standartlarının STÖ’leri terörle bağlantılı finansmandan korumak üzere tasarlandığını ve Sırbistan’da yaşananların FATF standartlarıyla doğrudan çeliştiğini aktaran Panov, FATF’ın yaptığı açıklama ile “terörle mücadele bahanesiyle insan haklarını baskı altına almak için kullanılan her türlü tedbirin kategorik olarak kabul edilemez olduğunu” söylediğini anlattı. 

Röportajda Türkiye'den de örnek veren Panov, 2020 yılında hükümetin STÖ'lerin faaliyetlerini etkileyen kısıtlayıcı mevzuatı kabul ettiğini, online bağış toplama kampanyalarının zorlaştırıldığını ve STÖ'lerin fon toplama imkanlarını kısıtladığını da söyledi.

Hükümetlerin tutumuna karşı STÖ’ler şeffaflık ilkesiyle nasıl yanıt üretebilir?

Panov hükümetlerin attığı adımlara karşı şeffaflık ve hesap verebilirliğin STÖ’lerin misyonlarını yerine getirmelerinin yanı sıra dezenformasyonla mücadele etmeleri için de çok önemli olduğunu söylerken, STÖ’lerin açık olması, insanlarla iletişim kurması gerektiğini ve gönüllüler, destekçiler, üyeler, bağışçılar vb. süreçlerine dahil etmesinin önemli olduğunu aktardı.

Bunun özellikle hükümetlerin STÖ'lere karşı kısıtlayıcı önlemler almaya veya olumsuz kampanyalar başlatmaya çalıştığında önemli olacağının altını çizen Panov, “İnsanlar STÖ’lerin neyi savunduğunu ve ne yaptığını bilirse bu taktikler başarısız olmaya mahkumdur. Eğer bir kişi belirli bir sivil toplum örgütünde çalışıyor veya bu kuruluşla ilişki kuruyor ve misyonunu paylaşıyorsa, hükümetin bu kuruluşu yabancı çıkarları temsil etmekle suçlamasına inanmayacaktır.” dedi. 

Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz. 
 

İlgili Eğitim