Ana içeriğe atla
Image
Haber yatay görseli
Share

Yunanistan’da toplumu ve demokrasiyi korumaya çağrı

Elinizdeki bu metin farklı görüşlerden oluşan ancak eleştirel ve verilere dayalı bir yaklaşımın hem yurtdışında hem Yunanistan'da duyulması gerektiği inancında birleşen  bir grup vatandaşın öncülüğünde hazırlanmıştır.  Bu grubun üzerinde fikir birliğine vardığı aşağıdaki üç noktanın hem Yunanistan’da hem yurtdışındaki kamuoyuna vurgulanarak duyurulması gerektiği inancıyla yola çıktı. Bu müdahele ana ikilemin “kemer sıkma önlemleri veya iflas” olmaktan çıkıp“hem kemer sıkma önlemleri hem iflas” raddesine geldiği bir konjonktürde gerçekleşmektedir. Dikkat çekilmesi gereken üç nokta şöyledir:

Elinizdeki bu metin farklı görüşlerden oluşan ancak eleştirel ve verilere dayalı bir yaklaşımın hem yurtdışında hem Yunanistan'da duyulması gerektiği inancında birleşen  bir grup vatandaşın öncülüğünde hazırlanmıştır.  Bu grubun üzerinde fikir birliğine vardığı aşağıdaki üç noktanın hem Yunanistan’da hem yurtdışındaki kamuoyuna vurgulanarak duyurulması gerektiği inancıyla yola çıktı. Bu müdahele ana ikilemin “kemer sıkma önlemleri veya iflas” olmaktan çıkıp“hem kemer sıkma önlemleri hem iflas” raddesine geldiği bir konjonktürde gerçekleşmektedir. Dikkat çekilmesi gereken üç nokta şöyledir:

1. Sosyal devletin çöküşü ve sosyal eşitsizlikteki artış

2. Demokratik kurumların ve yurttaşlık haklarının gördüğü zarar  

3. Avrupa vizyonunun yıkımı ve Avrupa’daki birliğin çözülmesi 

Bu girişim– böyle başlamasına rağmen- imza için bir yeni metnin dağıtımından öteye geçmeyi amaçlıyor. İnisiyatifin isteği daha geniş kitlelerle birliktelik sağlayıp, “Yunanistan sorunu”nun aslında Avrupa’nın temel sosyal ve siyasi değerlerinin önündeki tehlikenin eninde sonunda hepimizi ilgilendiren bir sorun olduğuna dikkat çekmektir.  

Amacımız, metni imzalayacakların - istedikleri sürece ve derecede – Yunanistan’daki sorunları birinci elden deneyimleyen, bilen ve sosyal duyarlılığı olan demokratik bir Avrupa için çalışmak isteyen bir ekiple sosyal eylemlere ve hareketlere katılmalarıdır. Kriz dönemlerinde kimse aslında yalnız değildir. Dışlanmaya verilecek cevap katılımdır.  Mağlubiyet ve olumsuzluk psikolojisine verilecek cevap harekete geçmektir.  

AVRUPA TARİHİNDEN YIKICI BİR KESİT

Yunan halkı krizle olduğu kadar krizle baş etme adına uygulanan çıkışsız reçetelerle de sınanıyor. Savaş sonrası Yunanistan’ında ciddi mücadeleler ve fedakârlıklar sonucu, toplu sözleşme, sosyal sağlık sigortası, kamu sağlık sistemi, eğitim, ulaşım, doğal çevre ve şehircilik, güvenli yaşam gibi alanlarda elde edilen kazanımlarda gerilemeler yaşanıyor. Sosyal devlet yıkılıyor, bütçe kısıtlamaları ve çalışan sayısında azaltmaya gidilmesi kamusal hizmetlerin aksamasına yol açıyor. Eurostat’ın açıkladığı resmi verilerine göre, nüfusun üçte biri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Temel kamu malları ihtiyaçları karşılayamaz hale geliyor. Aileler gün geçtikçe borç batağına saplanıyor. Toplum darboğaza sürükleniyor.          

 Tasarruf mu yoksa iflas mı ikilemi tehdit unsuru olarak kullanılıyor. Ama işin aslı ortada bir ikilem yok, söz konusu olan olumsuzluklar toplamı: hem tasarruf hem iflas. İzlenen politika, ülkeyi kurtarmak ve Yunanistan’ın siyasal ve ekonomik sisteminin yıllardır süren hastalıklarını tedavi etmek şöyle dursun aksine ülkeyi krize ve borç batağına itiyor. AB’nin IMF’nin ve Yunanistan hükümetlerinin bütün öngörüleri sansasyonel bir biçimde çürüdü. Durgunluk, 2011 yılında (% -2.6 olan ilk tahminlerin aksine!) GSYİH’nin % -6.8’i olarak yansıdı. Yunanistan’ın Euro bölgesinden atılmasına dönük üç ay boyunca süren  tehditler ekonomik olarak yıkıcı oldu, çünkü bu durum Avrupa’yı istikrarsızlık ve krizi derinleştiren ana faktör haline getiriyor ve bu da durgunluk dinamiklerini güçlendiriyor. Yine aynı Avrupa anlaşmaları Yunanistan’ın borç yükümlülüklerini yerine getirmesini engelleyecek bir biçimde düzenliyor.

 Krizin sağlamlaşma ve kurumsal yenilenme için bir fırsat yaratacağını umut edenler, “reformların” zaten etkisiz olan bir devleti çürüttüğünü, aynı zamanda toplumu parçaladığını artık idrak eder durumdalar. Krizden etkilenenler on yıllardır devleti ve kamu yararını sömürenler değil daima vergilerini ödeyen maaşlı insanlar ve artık korunmasız olan toplumsal gruplar oldu. Uç noktalarda ekonomik ve sosyal eşitsizlikler yaratarak Avrupa toplum modelini yıkan, zenginlik ve gücün yeniden dağıtıldığı açık bir saldırıyla karşı karşıyayız. Yunanistan ve Avrupa’da hâkim olan söylem ahlakçı, cezalandırıcı ve suçlayıcı. Bu durum milliyetçiliği, ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını güçlendiriyor. 

Yunanistan ve Avrupa birbirini besleyen bir kriz girdabı içine batıyor ve bu durum Avrupa Birliği’nin kurumsal zayıflıklarını göstermenin yanı sıra neo-liberal reçetelerin çıkmazını da gösteriyor. Başarısız politikaların devamı ne Yunanistan halkının, ne  Avrupa Birliği’nin ne de Avrupa’da vergi veren vatandaşların yararınadır. Bu sadece Yunanistan’lı ve yabancı mali sermayenin ve spekülatorlerin menfaatinedir. Kalkınmanın olmadığı bir ortamda borçların geri ödemesinin (veya hiç değilse bir bölümünün geri ödemesinin) yapılması mümkün değildir. Borç ve yardım paketlerinin tamamı ve kemer sıkma politikaları dipsiz kuyuya para akıtmakla eşdeğerdir. Bir yandan halka, orta sınıfa (üst sınıfları halihazırda paralarını yurtdışına çıkarmışlardır) ve Avrupa’da vergi verenlere (ki bunlar Avrupa banka sisteminin dengesizliğinin yol açtığı kayıpları ödemekle yükümlü olacaklar) mal olacak kontrolsüz ödeme durdurmasına doğru gitmekte. Kurtarma operasyonu tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Ve suç olmaya doğru ilerlemekte. 

Yunanistan ve Avrupa ekonomik bir kısır döngünün içindeler, ve bu döngünün kırılması farklı bir politikanın geliştirilmesiyle gerçekleşecektir. Ne kadar zor olsa da tarihi ve siyasi değerlerini ortaya koyan, «Avrupalılaşma» nosyonuna anlam veren ve küreselleşmeye farklı bir yön veren sosyal ve demokratik bir Avrupa için çalışmalıyız. Bugün çözümün adresi ulusal düzeyde değildir. Bugün, belki yarın başka halkların da başına gelebileceği gibi Yunanistanlılar küçük düşürülmekte ve hâlihazırda şüphecilik ve nefret ortak Avrupa kimliği oluşturulma sürecinin yerini almaktadır. Avrupa tarihinde felaketle eşdeğer bir noktadayız.

Yunanistan krizinin önemli yerel nedenleri var ancak şu anda yaşadığımız durum, tarihi dönemi temelden sarsacak daha geniş çaplı bir krizin parçası. Bu kritik dönemde sosyal adalet kadar demokrasi ve vatandaş hakları da tehlikeye atılmaktadır. Yunanistan vatandaşları olarak sizleri sesinizi bizimle yükseltmeye ve böylece Yunanistan toplumunu ve demokrasiyi destekleyecek güçlü bir cepheye destek vermeye çağırıyoruz. Çünkü Yunanistan’a gösterilecek dayanışma, Yunanistan’da tehlike altında olan değerlerin kendilerini de ilgilendiren bir sorun olduğunu düşünenler için siyasi bir gereklilik. 

İmzalamak için burayı tıklayınız.

Share
İlgili Eğitim